Ah şu gevrekler. Ne kadar da biçimsiz, fakat yenilen. Aşk gibi, o da biçimsiz, terk edilmiş ailenin çocuğu gibi o da yetim, birikmiş para gibi aslında harcanacak olan. Bırakılmış sevgili gibi ama sevilen. Gevrek gibisin, açım seninle doymak istiyorum. Sevilen sabahta seni istiyorum. Gevrek insan. Sütle karıştırılacak gibi, peki ya bozuksa. Doyacak gibi olursun, fakat durur önünde. Koca bir paket, eski sevgili gibi durur. Unutmaya çalışırken karşına çıkan eski sevgili olanından. Bir gevreği bile aşkla anlatıyorum sayende. Evet senin sayende. Önüme ne kadar koyarsan yerim gevrek insan. Gevrek olduğun kadar biçimsiz insan. Tadsız, tutsuz ama sevilen. Yenilen, yemek zorunda bırakılan insan. Duygusal şarkı gibisin aslında gevrekten ziyade. Çekilen aşk acısı gibisin. Benzetilen saçma cümlelerde ki eğlenceli blog gibi neyse ki doyurucusun. Tok tutuyorsun, gevreksin. Tatsız gevrek, bir kase kahvaltılık gevrek, gevrek...